KİMİN HAYALİNİ YAŞIYORUZ
Meltem Ataş
Daha ilkokula başladığımız yıllardan itibaren çevremizde meslek seçimlerine dair dayatmalar başlar. Çocukları bir köşeye sıkıştırmakla meşhur ebeveynler büyüyünce ne olacaksın soruları ile onları bunaltır. Çocuklar henüz meslek seçiminin ne anlama geldiğini hayatında bir yere oturtmamışken, bu saçma soruların muhatabı olarak mantığını anlamaya çalışır. Büyüyünce ne olacaksın? Sorusu ile bir giriş yapılır. Sanki altı yaşındaki çocuk hemen kariyer planları yapmak zorundaymış gibi. Doktor mu olacaksın? Mühendis mi? bak doktor ol kariyerin olur çok para kazanırsın. Sanki seçenek bu meleklerle sınırlıymış gibi. Hukuk da okuyabilirsin hem adaleti de sağlarsın, küçücük çocuğun adaletten anladığı ne? eh bi öğretmen ol yeter. Sanki öğretmenlik insanların böyle küçümseyeceği gibi basit bir meslekmiş gibi. Sadece bunlarla sınırlı kalsa öpüp başımıza koyacağız elbette. Karşılaştırmalarbaşlar ardından. Sen çok oyun oynuyorsun; kesin boş bir meslek seçersin. Çocuğun ilgi alanını değersizleştirerek, çocuğa kendini değersiz hissettiren tipler mi dersiniz? Sen çok yaramazsın meslek sahibi olamazsın diyerek çocuğu tehdit edercesine küçümseyenler mi? sende büyünce ablan abin gibi ol diyerek, çocuğun kendi yolunu çizmesin izin vermeyen ebeveynler mi? Ne ararsanız vardır bu mevsim geçişlerinde. Küçücük çocuğun zihnini allak bullak eden o dayatmalar sürer gider.
Zaman geçer ve kendinizi farklı alanlarda bulursunuz. Lise dönemi meslek seçiminde artık ciddi bir karar verme zamanıdır. Bu dönem gençler için hem heyecanlı hemde kaygı verici bir süreç olur. Çocukluğunda baskı görmüş ve hala görmeye devam eden gençler çok sıkıntı çeker. Çünkü anne ve babalar kendi olmadıkları alanlara çocuklarını itmeye çalışırlar. Gençleri bir yarış atı haline çevirirler ki; sonrasında psikolojik sorunlar mı dersiniz? bunalımlar mı? Ne ararsanız vardır bu meslek seçimine giden zorlu mücadele yolunda.
Pek çok lise öğrencisi ne yazık ki 'Ne Olacağım' sorusunun altında eziliyor. Anne babanın beklentisi, toplum baskısı, medyanın gençlere gösterdiği aldatıcı yüzü gençlerin omuzlarında görünmez yükler bırakıyor. Meslek seçimi sadece bir etiket değildir. İnsanın karakteri ile ilgi alanının hayalleriyle buluşarak anlam kazanmasıdır. Sevmediği bir alanda çalışarak mutsuz olan insanlar hep şu cümleyi kurar 'Keşke farklı bir meslek seçseydim'
Bizler de lise yıllarımız da hep başkalarının istediği alana yönlendirilmeye çalışan öğrenciler olduk elbette. Lise tercihlerimize bile müdahale ederek zorlayan bir ebeveyn baskısı vardı. Ama içimizde bitmek bilmeyen bir edebiyat merakı. Bitmek bilmeyen o kitap okuma yarışlarımız. Sınıfta elden ele dolaşan kitaplar. Bir kitabın bütün sınıf arkadaşlarımızın elinde yıpranması, Edebiyat hocamızın peşinde koşarken kitap değiştirme yarışları... Ve yazma merakımız lise yıllarımızdan kalma. Şiirler, köşe yazıları, kompozisyonlar, yarışmalarda aldığımız birincilikler, açılış konuşmaları, sene sonu programlarında kendimizi şiir okurken bulduğumuz kürsüler. İlk sunuculuk deneyimleri ve edebiyatla olan dostluğumuzun temelleri atıldı.
Çok güzel yıllardı elbette öğrencilik yıllarımız. Ve nihayetinde edebiyat yerine ilahiyat okumak. Başkalarının seçimleritercihlerime yansımıştı ve bu son kaçınılmazdı elbette. Kazandığım bölümü okuyamadan yeni bir tercih yapmak zorunda bırakılmak. Şu an şikayetçi miyim? değilim tabi. Öğretmenlik dünyanın en güzel mesleklerinden biri. Ne demiş üstad Sait Faik 'Bir insanı sevmekle başlar herşey, insanı sevmek dünyayı sevmek gibi'. Ama istediğim alan burası mıydı? diye sorarsanız elbetteki değildi. Demem o ki çocuklarınızı zorla bir meslek seçimine itmeyin her gencin içinde keşfedilmeyi bekleyen bambaşka yetenekler var. Onlara dayatılan yerler değil olmak istedikleri yer onları mutlu edecektir. Bırakın denesinler; yanılsınlar, düşsünler, yeniden ayağa kalksınlar, kendi güçlerinin farkına varsınlar. O zaman hayatta ayakları yere daha sağlam basacaktır.
UNUTMAYIN;
Yol gösterin yönlendirmeyin. Gençlerin özgür seçimleri onlar için geleceğe atılan en sağlam adımdır.