İyilik, sessiz bir tebessümde gizlidir.
Kimse görmez, kimse alkışlamaz; ama *gökler kaydeder.*
Bugün bir çocuğa simit uzattın, yarın kimse hatırlamaz belki. Ama senin kalbin bilir. Ve Allah bilir.
İşte bu yüzden, en büyük iyilikler en çok gizlenenlerdir. Çünkü sahne ışığında değil, *secde karanlığında büyür iyilik…*
Günümüz çağında, iyilik bile görünür olmak zorunda bırakılıyor. Bir yardım yapılıyor, hemen fotoğrafı çekiliyor. Bir fakirin başı okşanıyor, arkadan video kaydı başlıyor. Belki niyet temizdir, belki gerçekten teşvik amaçlıdır. Ama bir soru düşüyor kalbe:
*İyiliği paylaşmak mı istedin, kendini mi?*
Eskiler, “Bir elin verdiğini öbür el bilmemeli” derdi. Şimdi sağ el yardım ediyor, sol el selfie çekiyor. Sonra her iki el birlikte klavyeye gidip “bugün ne kadar iyi bir insandım”ı yazıyor.
Oysa iyilik, göz önünde yapılan bir şey değildir. İyilik, *Allah’ın gördüğü bir haldir.*
Kameraların değil, kalbin açısıyla değer kazanır.
---
Bilir misin, anneler en çok gece ağlar. Kimse görmeden, kimse bilmeden... Ama onların duaları sabahları güzelleştirir. Tıpkı görünmeyen iyilikler gibi. Belki kimsesiz bir çocuğun başını okşadın, belki yaşlı bir komşunun faturasını gizlice ödedin. Belki bir dostunun neşesini, kendi hüznünü yutarak tamamladın.
*Bunların hiçbiri unutulmaz.*
Çünkü her gözden kaçan iyilik, Allah’ın defterine yazılır.
Mevlana ne güzel der:
*“İyilik yap, denize at. Balık bilmezse Hâlık bilir.”*
---
Bir zamanlar Harput’ta yaşayan bir derviş vardı. O geceleri severdi.
İnsanlar uyurken, o gökyüzüne konuşurdu.
Elinde bir sepet, kalbinde bir dua ile Harput’un taş sokaklarında yürür, kapıların önüne kimse görmeden bir tabak yemek bırakırdı.
Yıllar sonra bir yetim çocuk, büyüyüp imam olduğunda şu cümleyi söyledi:
“Biz her gece kapımıza gelen o yemeği bilmezdik. Ama annem dua ederdi hep. Sonradan öğrendik ki o iyilik, İmam Efendi’nin kalbinden düşen bir yıldızmış…”
O iyilik gizliydi ama kalplerde yankılandı.
Ve biz anladık ki:
Asıl zenginlik, görünmeden yapılan iyiliklerde saklıdır.
İşte *gönülde anılmak*, afişe çıkmaktan daha kalıcıdır.
Birinin duasında yer almak, bin “beğeni”den daha kıymetlidir.
---
Şimdi herkesin elinde bir telefon var ama kimsenin elimle sadaka vereyim düşüncesi yok. Herkes konuşuyor, kimse susup kalbiyle birinin acısına ortak olmuyor.
Çünkü iyilik, artık gösterilecek bir şey zannediliyor. Ama asıl iyilik, *gizlendikçe değer kazanır.*
Bazen iyilik, bir bakıştır. Bazen yorgun bir işçiye uzatılan sıcak bir çay. Bazen konuşmadan dinlemektir, hüküm vermeden beklemektir. Bazen de sadece dua etmektir…
Kimse bilmez, ama Allah bilir.
---
*Ey insan:*
Reklam için değil, iyilik için yap.
Paylaşım için değil, *hissediş için yaşa.*
Gönlünü süsle, dışını değil.
İyiliği anlatma, yaşa.
Ve en çok da... unutulup gitmekten korkma.
Çünkü görünmeden yapılan her iyilik, gökyüzünde yankı bulur.
---
*Son Söz:*
*İyiliği kimse görmedi diye üzülme.*
Çünkü bazen göklerde alkışlanan, yerde sessiz kalandır.
Ve bazen bir tebessümle başlayan iyilik, bir neslin kaderini değiştirir.